Takip borçlusu ile üçüncü kişi arasındaki mevcut bir hukuki ilişkiye dayanan ve henüz doğmamış olmakla beraber doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel (beklenen) alacak denir. Müstakbel alacaktan bahsedilebilmesi için iki taraf arasında süregelen bir hukuki ilişki olması ve bu ilişki sebebiyle borçluya ödenecek ve devamlılık arz eden bir alacağın bulunması gerekir. Taraflar arasında mevcut bir hukuki ilişkiden bahsedilebilmesi için bu ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlusunun belirli olması yeterlidir[1]; alacağın miktarı veya doğmama ihtimalinin olması önem taşımamaktadır. İşçilerin işveren nezdindeki ücret alacakları müstakbel alacaklara örnek gösterilebilir. Zira İcra ve İflas Kanunu’nda (“İİK”) düzenlen maaş haczi usulünde, bunların haczedilebileceği açıkça kabul edilmektedir[2]. Ancak bu yazımızın konusunu maaş dışındaki müstakbel alacakların haczi oluşturmaktadır. Bunlara örnek olarak; aylık kira bedeli, yüklenici lehine tahakkuk eden hak edişler ve benzeri alacaklar verilebilmektedir.
Uygulamada, müstakbel alacak ile doğma ihtimali öngörülebilir olmayan, devamlılık arz etmeyen muhtemel alacaklar sıklıkta karıştırılmaktadır. Takip borçlusu ile üçüncü kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanmayan, sırf ümit ve ihtimale dayalı alacaklar, müstakbel alacak olarak nitelendirilmemektedir[3]. Bu açıdan Yargıtay, banka ile hesap sahibi arasındaki mevduat ilişkisinden doğan alacakları, sırf ümit ve ihtimale dayanan alacaklar olarak nitelendirerek, bankanın sorumluluğunun ihbarnameyi tebliğ aldığı andaki durumla sınırlı olduğunu kabul etmektedir[4].
Müstakbel alacaklar, taraflar arasında süregelen bir hukuki ilişkiye dayanıyorsa haczedilebilir. Bununla birlikte, haczin İİK m. 78 kapsamında haciz müzekkeresi ile mi, yoksa İİK m. 89 kapsamında haciz ihbarnamesi ile mi yapılacağı konusunda Yargıtay kararlarında farklılıklar mevcuttur. Geçmiş tarihli Yargıtay kararlarında müstakbel alacağın haczinin yalnızca haciz müzekkeresi ile gerçekleştirilebileceği veya bu kapsamda gönderilmiş ihbarnamelerin haciz müzekkeresi olarak değerlendirileceği görüşü mevcutken, güncel Yargıtay kararlarında, müstakbel alacakların haczinin m. 89/1 kapsamındaki haciz ihbarnamesi ile de yapılabileceği görüşü mevcuttur.
- Müstakbel Alacakların Haczinin Ancak Haciz Müzekkeresi ile Yapılabileceği Görüşü
Yargıtay’ın özellikle geçmiş tarihli kararlarında, üçüncü kişi nezdindeki doğması muhtemel alacakların haczinin ancak İİK m. 78 kapsamında gönderilecek haciz yazısı ile mümkün olacağı belirtilmektedir[5]. Bu kararların gerekçesinde, doğması muhtemel bir hakkın bu aşamada üçüncü kişilerce net olarak bilinmesinin mümkün olmaması gösterilerek, bu şekilde üçüncü kişilerin korunması amaçlanmıştır. Buna göre İİK m. 89’dan farklı olarak İİK m. 78’e göre istenen hacizde, üçüncü kişinin yazıya cevap vermemesi halinde kendisi nezdinde kesinleşen bir haciz söz konusu olmadığı gibi, alacaklı üçüncü kişinin tazminata veya cezaya mahkûm edilmesi talebinde de bulunamamaktadır. Bu halde üçüncü kişinin tek sorumluluğu borçluya ait hak ve alacak var ise haciz gereği işlem yapmak, yok ise bu durumu icra dairesine bildirmekten ibaret olmaktadır. Bu sebeple Yargıtay bu içtihatlarında henüz doğmamış olan alacaklar için üçüncü kişiye gönderilen yazının İİK m. 78 kapsamında haciz müzekkeresi olması gerektiğini ifade etmektedir.
- Müstakbel Alacağı Konu Alan Haciz İhbarnamesinin Haciz Müzekkeresi Olarak Değerlendirileceği Görüşü
Yargıtay bazı kararlarında, gerekçesi bir önceki ile aynı doğrultuda olacak şekilde, devam eden hukuki ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arz eden bir alacak için gönderilen haciz ihbarnamesinin, haciz müzekkeresinin sonuçlarını doğuracağını ifade etmiştir[6]. Bu yöndeki kararlar da, üçüncü kişinin sorumluluğunun, haciz ihbarnamesinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumu ile sınırlı olduğuna ve bu aşamada ileride doğması muhtemel bir hakkın üçüncü kişi tarafından net olarak bilinmesi mümkün olmadığından haciz ihbarnamesinin muhtemel alacaklar için sonuç doğurmayacağı görüşüne dayanmaktadır[7]. Buna göre haciz ihbarnamesinin doğacak alacakları da kapsaması halinde, üçüncü kişinin bu ifadeye yasal süre içerisinde itirazda bulunmaması, müstakbel alacakların üçüncü kişinin zimmetinde sayıldığı anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, doğacak alacaklar yönünden gönderilen haciz ihbarnamesi haciz müzekkeresinin sonuçlarını doğuracağından, üçüncü kişinin daha sonra doğacak alacakları icra dairesine göndermesi gerekmektedir. Bu halde salt haciz ihbarnamesinin gönderilmesi üçüncü kişinin sorumluluğuna yol açmayacağından şikâyete tabi olmayacağı gibi, icra müdürünün aksi yönde yapmış olduğu işlem ise İİK m. 6/2 uyarınca süresiz şikâyet yoluna tabi olacaktır.
- Müstakbel Alacakların Haczinin Haciz İhbarnamesi ile Yapılabileceği Görüşü
Yakın tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) kararları ve daire kararlarında ise, borçlu ile üçüncü kişi arasında mevcut hukuki ilişkiye dayanan müstakbel alacaklar için haciz ihbarnamesi[8] gönderilebileceği gibi, tercihe göre haciz müzekkeresi[9] de gönderilebileceği kabul edilmiştir. Buna göre eğer taraflar arasında süregelen bir hukuki ilişki ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık gösteren bir alacak var ise, alacaklının, üçüncü kişiye İİK m. 89’a göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi isteminin kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla güncel kararlar ışığında, İİK m. 89 kapsamında düzenlenen haciz ihbarnameleri ile borcun tamamen ödenmesine kadar geçecek sürede üçüncü kişi nezdinde doğacak müstakbel alacakların haczinin mümkün olduğu söylenebilmektedir.
- Sonuç
Müstakbel alacakların haczi için iki taraf arasında süregelen bir hukuki ilişki olması ve bu ilişki sebebiyle borçluya ödenecek ve devamlılık arz eden bir alacağın bulunması aranmaktadır. Müstakbel alacakların haczi için icra dairesi vasıtasıyla gönderilecek yazının niteliği konusundaki tartışmalar da yukarıda açıklandığı üzere 2019 tarihli YHGK kararı ve güncel daire kararları ile açıklığa kavuşmuştur. Bu doğrultuda mevcut bir hukuki ilişkiden doğan müstakbel alacakların haciz müzekkeresi veya haciz ihbarnamesi ile haczedilebilmesinin mümkün olduğu söylenebilecektir.
[1] Kuru, Baki, İcra İflas Hukuku Ders Notları, 2004, s. 428.
[2] İİK m. 83, 355, 356.
[3] Kuru, Baki, İcra İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s. 471 vd.
[4] Yargıtay HGK E. 2012/12-139 K. 2012/624 T.26.09.2012.
[5] Yargıtay 12. H.D. E. 2015/32106 K. 2016/1358 T. 19.01.2016; E. 2014/32825 K. 2015/4056 T. 26.02.2015; E. 2014/4259 K. 2014/6732 T. 10.03.2014; E. 2013/29598 K. 2013/37835 T.28.11.2013.
[6] Yargıtay 12. H.D. E. 2016/19214 K. 2017/10956 T. 29.09.2017; E. 2014/6338 K. 2014/8380 T. 24.3.2014; E. 2013/30570 K. 2013/39931 T. 13.12.2013; E. 2013/33933 K. 2013/40505 T. 17.12.2013.
[7] Ahmet Cahit, İyilikli, Haciz İhbarnameleri, Ankara, 2012, s.180.
[8] Yargıtay HGK E. 2017/369 K. 2019/130 T.12.02.2019; HGK E. 2012/12-139 K. 2012/624 T. 26.09.2012; 23. H.D. E. 2013/3365 K. 2013/4320 T. 24.06.2013; 12. H.D. E. 2010/31513 K. 2011/12785 T. 21.6.2011.
[9] Yargıtay 12. H.D. E. 2018/12447 K. 2019/5556 T. 04.04.2019; E. 2018/2854 K. 2018/6065 T. 07.06.2018.
Bozoğlu İzgi Avukatlık Ortaklığı